Okçuluk Yolculuğum

Okçulukla Tanışma

   2015 yılının sonuna doğru, babamın çalıştığı yerde tanıştığı milli okçu Naci Yenier ile antrenman sahasında buluşarak yaptığı atışları izlemeye bir arkadaşımla birlikte gitmiştim. Soğuk bir havada tek başına 50 metreden atışlar yapıyor ve okların çoğunu hedefin ortasındaki sarıdan vuruyordu. Onun o kadar iyi atışlar yapması bana içimden "Okçuluk galiba çok kolay bir spor, ben yapsam herhalde birkaç ayda hepsini 10'dan vururum." dedirtmişti.

   Atışlarından sonra muhabbet etmeye başladık. Kendisiyle fiziksel olarak benzer özellikler taşıdığımız için bana süreci anlattı. Öncelikle kollarımı güçlendirmemi, atış yapabilmek için uygun aparatlar kullanmamı ve iyi bir denge kurmak için sandalye üzerinde kendimi kemerle doğru pozisyonda sabitlemem gerektiğini söyledi. Bunları dinlerken tek merak ettiğim, yayın nasıl bir hissi olduğuydu. Ve o merakla yayı elime almak için izin istedim. "Tabii al ama düşürme." dedi. Her zamanki tezcanlılığımla elime aldım ve neredeyse hem yayı hem de kendimi düşürüyordum. Yine bir yüzleşme!

   Sonra fark ettim ki, daha yayı elime almayı bırak sandalyede bile düzgün oturamıyorum. Çocukluğumdan kalma alışkanlıkla, yine kendi kendime: "Bunu önce zihninde çöz!" dedim. O gün hedefteki o atışları izlerken kendime bir söz verdim. Bu sporun bana uygun olduğunu hissediyorum, ne kadar zor olursa olsun bunun peşinden gideceğim. Kendime bir söz verdim ve bir hayal kurdum. Bir gün o hedeflere ben de atışlar yapacağım ve bir kez bile olsa hepsini sarıdan vuracağım!

   Her şeyin adım adım ilerlediğini artık biliyorum. Önce okçuluğun nasıl bir spor olduğunu, neler gerektirdiğini, nasıl ilerleyeceğimi araştırdım. Hem mental olarak hem de fiziksel olarak bana çok uygun bir spordu. Daha sonra antrenmanları izlemeye gittiğim Okçular Vakfı'na tekrar gittim. Orada Ali Vatansever ve Muammer Yavuz isimli hocalarla tanıştım. Bana bu sporu yapabileceğimi ama önce kollarımı çok güçlendirmem gerektiğini söylediler. "Ne gerekiyorsa yaparım hocam, ben istiyorum!" dedim.

Başlangıç

   Hem evde hem de kulübe doğru kilometrelerce yol gidip, elimde sadece bir pilates lastiğiyle aylarca kol antrenmanları yaptım. Bu sırada benim için atış pozisyonları düşündük. Ne olursa olsun sabredeceğim ama ok atmanın nasıl bir şey olduğunu çok merak ediyordum. Nihayet 2016 yılının başında Ali hoca: "Gel sana ok attıralım, hatta ilk okunu da videoya çekelim, ilerde baktığında neler başardığını görürsün." demişti.

Hayatımda attığım ilk ok

   Başlangıç yayıyla, hatta en hafif yayla bile atış yapmak o kadar zormuş ki; yeniden nasıl bir zorluğun ve mücadelenin içinde olduğumu fark ettim. Bu sırada en uygun atışı düşünmeye başladık. En iyi parmağım ve benim umut ışığım sol el işaret parmağım olduğu için okçuluğa da solak yayla başladım. Ama hayatında sol eliyle yazı yazamamış, ayaktayken sol ayağıyla topa bile vuramayan ben, solak yayla atış yapma konusunda pek başarılı olamadım.

Solak yayla yaptığım atışlardan bir fotoğraf.

   2016 yılı benim için gözlem yapma, bir şeyler deneme, başarısız olma ve 50 metre mesafeye çıktığımda okların karavana gitmemesi için dua etmekle geçti. Mesafe antrenmanlarında antrenman yapan çocuklar benim de oklarımı çekmeye gittikleri için eğer karavana giden bir ok varsa onu aramaya gittiklerinde onların da antrenmanlarını olumsuz etkilemem anlamına geliyordu. O yüzden tek dileğim ilk önce kağıdı bile tutturmak değil, hedef minderini tutturmaktı!

Tekerlekli Sandalye Hikayesi

   2016 yılı bittiğinde önümüzdeki sene Çin'de bir dünya şampiyonası olduğunu öğrendim. Henüz daha çok yolun başındaydım ama neden olmasın diye kendimi motive etmeye başladım. Artık birçok şey öğrenmiştim. Önce eksik olan şeylerin listesini çıkardım ve bunlar olmadan benim ilerlemem imkansızdı. En büyük eksikliğim aktif bir tekerlekli sandalyeydi.

   Okçuluğu yaparken bir yandan fizik tedaviye devam ediyordum. Aynı zamanda kuvvet antrenmanlarıyla da bunu destekliyordum. Ailemin ve çevremin en büyük beklentisi benim yeniden yürümemdi. O yüzden tekerlekli sandalyeden hep çok korktuk. Ben hiç umudumu kaybetmedim ama kendime şu sözü söyledim: "Bugün 24 yaşındayım ve hayatım boyunca bir daha 24 yaşında olmayacağım. Hangi şartlar altında olursam olayım bugünü güzel yaşayacağım."

   Tekerlekli sandalyeden korkmanın onun yürüme umuduma engel olacağını düşünmek çok mantıksızdı. Ben ne kadar hareket edersem, ne kadar kendi başıma bir şeyler başarırsam o kadar güçleneceğim.

   Kazadan önce "kefen parası" dediğim, zor zamanlar için sakladığım çok az bir birikimim vardı. Ama yaşarken harcamayacaksam, bir şey olmasını bekleyeceksem bu paranın da hiçbir anlamı yok. Hepsini hayatımı iyileştirmek, hedefimin peşinden gitmek için harcayacağım dedim ve soluğu bir tekerlekli sandalye mağazasında aldım. Bütçeme göre tekerlekli sandalye bakarken mağaza sahibi bana bir sandalye gösterdi, buna da bir oturur musun dedi. O sandalyeye oturduğumda sanki dünya değişti ve ben koşmaya başladım. Hasta sandalyesinden yarış arabasına geçiş yapmak gibi bir histi. Ben bu sandalyeyi alıp gidiyorum dedim. Fiyatı benim ayırdığımın 2 katıydı. Çok sevdiğim bir tanıdığımı arayıp borç istedim, en kısa zamanda ödeyeceğim dedim. Tamam, sen iyiysen al tabii destek olurum dedi. Cuma akşamıydı ve parayı ödemem en az 2 gün sürecekti. Döndüm ve dedim ki:

-Ben bu sandalyeyi alıp gideceğim. Parasını da Pazartesi hesabınıza göndereceğim, bana güveniyor musunuz?
+Güveniyorum, gözlerindeki o ışığı gördüm.


dedi.

Aktif tekerlekli sandalyeyle başlayan yolculuğum.

Yeni Malzemeler

   Sandalyeyi kullanmaya başlamamla kendime olan güvenim arttı, özgürlüğüm arttı. Ama okçuluktaki hedeflerimi gerçekleştirebilmek için yapmam gereken birkaç şey daha vardı. Herkes gibi sağ kolla atış yapabilmek için önce bir ayakkabıcıda deriden tetik aparatı yaptırdım. Sonra daha iyi atışlar yapabilmek için 2. el bir yay satın aldım.

Yeni yayıma konan bir uğur böceği.

Otopark Antrenmanları

   Artık param bitmişti. Antrenmanlara gitmek benim için çok zor ve masraflıydı. Evin altındaki otopark bunun için biçilmiş kaftandı. Ben burada çalışırım dedim. Hedef alacak param kalmadığı için televizyon kutusundan, koltuk minderinden, kauçuktan bir hedef yapıp annemin de yardımıyla günde 5-6 saatlik antrenmanlar yaptım. Karanlık, soğuk, gece, gündüz demeden çalıştım. Orada atışlar yaparken kendimi hep final sahasında atıyormuş gibi hissettim. Orada atacağım okla burada attığım oklar aynıydı. Sadece mekan değişecekti. Hatta her antrenman sonrasında yayı havaya kaldırıp, şampiyon olursak böyle sevineceğim derdim.

Milli Takım Gelişim Kampı

   Antrenmanlara devam ederken milli takım hocalarının potansiyel gördüğü sporcuları çağırdığı bir gelişim kampına davet edildim. Artık emeklerimin karşılığını alıyordum. Hasan Hancı ve Özcan Ediz hocalarımın desteğiyle kampta çok ciddi gelişmeler kaydettim. Ve ilk kampımda bir hayalim gerçek oldu. Attığım okların hepsi sarıdaydı.

Attığım 6 oktan sadece bir tanesi 9 puan. Hepsi sarıda.

2017 Dünya Şampiyonası - Çin Pekin

   Kamplarda artık dünya standartlarında puanlar atmaya başlamıştım. Artık amaç bunu korumak ve dünya şampiyonasına katılabilmekti. Seçmeler sonunda kadroya alındım. Pekin'de düzenlenen Paralimpik Okçuluk Dünya Şampiyonası'nda ilk kez milli formayı giydim. Bireysel olarak 4. sırada tamamladım. Takımımla beraber 2 tane dünya rekoru kırdık ve dünya şampiyonu unvanını elde ettik. Otoparkta hayal ettiğim final sahasında, antrenmanlarda yaptığım sevinç hareketini de yarışmanın heyecanıyla tamamen bilinçaltı bir şekilde yapmışım.

2018 Avrupa Şampiyonası - Çekya Plzeň

   2018 yılı geldiğinde bir önceki yıldan daha iyi atışlar yapmaya başlamış, daha hazır haldeydim. Ancak Avrupa Şampiyonası'ndan 3 hafta önce kampta sağ akciğerim sönmüştü. Hastaneye gittiğimde, eğer akciğerime takılan tüple akciğerim iyileşirse 1 haftada taburcu olabileceğimi söylediler. Yoksa ameliyat olacaktım. Tek bir soru sordum: "İyileşirsem Avrupa Şampiyonası'na gidebilir miyim?"

   Ameliyat olmadan iyileşirsem yarışmaya gidebileceğimi söylediler. Tamam dedim, o iş bende. Bacağımın arasında tüple, elimde balonlarla sürekli nefes egzersizleri yaptım. Gece uyuduğumda bile ciğerlerim hacmini kaybettiği için uyumamaya çalışıyordum. Tek isteğim o yarışmaya gidebilmek ve bu tecrübeyi kaçırmamaktı.

Akciğer rahatsızlığı sonrasında takılan tüple hastane fotoğrafım.

   Nitekim Çekya Plzeň'de düzenlenen Avrupa Şampiyonası'na eksik antrenmanlara rağmen katıldım ve bireysel olarak 5. sırada, takımımla ise 1. sırada tamamladım.

Akciğer rahatsızlığı geçirdikten 3 hafta sonra Avrupa Şampiyonası'nda.

2019 Avrupa Kupası - İtalya Olbia

   2019 yılına daha profesyonel bir yayla girmiştim. Yeni yayımla daha iyi atışlar yapıyordum ve daha da hazırdım. Yaptığım ekstra kuvvet antrenmanlarıyla daha güçlüydüm. Puanlarım, deneyimlerim ve başardıklarımla artık daha iyi bir okçuydum. Herkes de benden büyük başarılar bekliyordu. Mayıs ayında İtalya'nın Sardunya Adası, Olbia şehrinde düzenlenen Paralimpik Okçuluk Avrupa Kupası turnuvasında yeniden kadrodaydım.

   Rüzgarıyla meşhur adada en büyük handikap buydu. Bu yarışmada finale kadar, atışlar nispeten daha sakin bir havada geçmişti. Tüm maçlarımı kazanıp hem bireyselde hem de takımda finale yükseldim. Takımda eleme atışlarında kendimize ait olan dünya rekorunu geliştirerek yeni bir rekorla şampiyon olduk. Rüzgarlı bir havada atışlar yaptığım bireysel finalde ise son oka kadar verdiğim mücadeleyle şampiyon oldum. Son okta 20 saniye kadar nişan almam ve direnmem bana bu şampiyonluğu getirdi.

Avrupa Kupası finalinden bir fotoğraf.

2019 Dünya Şampiyonası - Hollanda 's Hertogenbosch

   Son dünya şampiyonu apoletiyle katıldığımız dünya şampiyonasında sıralama atışları sonrasında yeni bir dünya rekoru kırdık. Elemeler sonucunda finale yükselerek 's-Hertogenbosch meydanındaki özel sahada atışlar yapacaktık. Benim için yarışmanın en güzel taraflarından biri de buydu. Başa baş geçen maçta 1 puanlık farkla maçı kazanarak üst üste 2. dünya şampiyonluğumuzu elde ettik. Maç sonunda World Archery mikrofonlarına verdiğim röportaj ise benim için en güzel deneyimlerden biriydi.

2019 Dünya Şampiyonası finalinden bir atış anı.

Okçuluk Yolculuğum

   2013 yılında geçirdiğim kazanın çok kısa bir süre sonrasında kendime vermiş olduğum sözü tutmanın, tekerlekli sandalye bile süremezken hiç bilmediğin bir spora başlayıp, milli formayı giyerek başarılar elde etmenin ve insanlara ilham olabilmenin gururunu yaşadım. Yaşadığım  süreçten sonra hep şu cümleleri kurdum:

   Hayatın %10’u sana ne olduğudur, %90’ı ise ona nasıl tepki verdiğindir. Ve biliyorum ki bu dünyada sadece fiziksel engeller yok, cesaret engeli var. Yapamadıklarımızdan ziyade, cesaret edemediğimiz şeyleri kırdığımız bir gelecek hayal ediyorum. Neye sahipsen onu kullan. Yapabileceğin ne varsa peşinden git ve yapabileceğinin en iyisini hedefle.

Yolculuğun Devamı

   Daha yolun çok başında olduğunu düşünen bir sporcu olarak bu hikayeyi daha iyi yerlere taşımak için çalışmaya devam ediyorum. Şu an güncel olarak bireysel dünya sıralamasında 3. konumdayım. Bunu geliştirip, önümdeki en büyük hedefim olan Tokyo 2020 Paralimpik Oyunlar'a katılmak, burada kendim için ve ülkem için madalya kazanabilmek.

   Bu hedeflerimi gerçekleştirmeye çalışırken de yeni sporculara ışık olabilmek, tüm insanlar içinse rol model olmak istiyorum. Gelecekte ülkemde spora yön veren bir konumda olmak da yine en büyük hedeflerim arasında.

   Umarım hikayemle, mücadelemle ve başardıklarımla sana dokunabilmişimdir. Çünkü benim en büyük madalyam insanlara dokunabilmek.

   Sevgiyle kalın.